Kayıtlar

BİR MISRA DAHA...

Resim
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolma

'ETİK' BİLİNCİMİZ!?

Resim
Etik konusu insanoğlu var olduğundan beri her zaman tartışma konusu olmuş, sınırları tam anlamıyla çizilememiş belki de hiçbir zaman çizilemeyecek olan bir konudur. İnsan denen varlık daha kendi türdaşlarıyla bile,arasında bu konuyu halledememişken insan-hayvan arasındaki etikten bahsetmek ne kadar doğrudur ve akıntıya karşı çekilen bu kürek ne kadar etkili olur bilinmez. Etik kavramı insanların iyiye doğru olan yolculuğunda aşılması en zor olan basamaktır bence, çünkü; etik tamamıyla kişiyle yaratıcısı, kişiyle vicdanı, kişiyle yaşadığı ortam arasındaki soyut bir kavramdan ibarettir. Ancak işin şu boyutu var ki; hayvanlara karşı merhametli, etik, hakkaniyetli olmayan birisi insanlarla olan ilişkisinde 'iyiyi' ne kadar yansıtabilir ne kadar etik ya da doğru olabilir? Bu konu üzerine konuşmak isterim. Okuduğum bölüm ve yapacağım meslekten dolayı sürekli hayvanların öldürülmesi, ekonomik ömrünü doldurması vb durumlardan ötürü öldürülmesi olayına her gün şahit oluyorum. Belk

BİR MISRA DAHA...

Resim
BELKİ BEN Belki ben o günden çok daha evvel, köprü başında sallanarak bir sabah vakti gölgemi asfalta salacağım. Belki ben o günden çok daha sonra, matruş çenemde ak bir sakalın izi sağ kalacağım... Ve ben o günden çok daha sonra: sağ kalırsam eğer, şehrin meydan kenarlarında yaslanıp duvarlara son kavgadan benim gibi sağ kalan ihtiyarlara, bayram akşamlarında keman çalacağım... Etrafta mükemmel bir gecenin ışıklı kaldırımları Ve yeni şarkılar söyleyen yeni insanların adımları... Nâzım Hikmet RAN

CAN'LARIMIZ TEHLİKEDE

Resim
-Öncelikle bizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz.- Zuhal Kadıoğlu: Rica ederim. Burada bizim misyonumuz çok farklı; hayvan barındırmanın ötesinde... O yüzden buraya kimseyi kolay kolay kabul etmiyoruz. Buradaki her canlı çok özel. Ben eğitimci bir anne-babadan geliyorum, o yüzden gençlere destek vermeye çalışıyorum. -Dilerseniz sorulara geçelim?- Zuhal Kadıoğlu: Tabii ki. Soru 1) Böyle bir Yaşam Merkezi kurmayı nasıl düşündünüz? Zuhal Kadıoğlu: 2011 yılında felçli bir Cana baktım, felçlilerin kurtulma ihtimali varken bile uyutulduğunu (ötanazi) fark ettim ve biri aslında yürüyebilecekken onu öldürmek bana çok ağır geldi. Birinin yaşam hakkı varken diğerinin hakkı yok mu diye düşündüm. Bu merkezi ilk kurduğumda sayımız 70'di ve  yürüyemez denilen Canlar burada yürüyebildi. Soru 2) Yaşam merkezinizde ki Canlar arasında en sık rastlanan rahatsızlık nedir? Zuhal Kadığlu:Yaşam Merkezimizin amacı; felç, geri dönüşümü olmayan, hastalıklar; fip, kanser vb. gibi hastalıkl

YA KUSURLARIMIZLA KUSURSUZSAK?

Resim
Hiçbir kıyafet askıda durduğu gibi durmaz. Eski zamanlardan gelen ve insanlık için ihtiyaçtan doğan giyim sonralarda süslenmek, insanları birbirinden ayrıştırmak ve statü belirlemek için kullanılmıştır. Geçmişten günümüze gelen giyim şekillerini incelediğimizde, giyim konusunda erkeklerin de kadınlar kadar süslenme arzusuna sahip olduklarını ve statü göstergesi belirtmek amacıyla giyindiklerini gözlemliyoruz. Peki, giyimde, ihtiyaç unsurunun ikinci plana atılıp süslenme ve statü göstergesi amaçlı yapıldığı bu dönemde kendimizi nasıl süsleyeceğimizi biliyor muyuz? Ya da bu soruyu daha gündemdeki hali ile soracak olursak; vücudumuzu ne kadar iyi tanıyoruz? Alışverişe çıktığımızda, vitrinde gördüğümüz her güzel kıyafet acaba bizi de olduğumuzdan güzel gösterebilir mi? Eğer kendi adıma bu soruya cevap vermem gerekirse; tabii ki hayır! Hatta bazen insanı gıpta edecek derecede ince olan mankenlerin giydikleri o harika kıyafetler, bizim vücut proporsiyonumuza göre bizi vasat bir hale soka